6 Mayıs 2012 Pazar

Satılmışlar'ın Süper Hikayesi

İlkbahar cumartesisinde gelen sel aslında habercisiymiş her şeyin.O ilkbahar cumartesisinde İstanbul'un en güzel yerinde Hüseyin Göçek'in ellerinden inen top inatla sekmek istemiyordu.Her şey o ilkbahar cumartesisinde başladı.

O cumartesi ertelenen maç ile birlikte Süper Final'deki ilk düdük Kadıköy semalarından duyuluyordu.İlkbahar cumartesisinden sonraki ilkbahar pazarı cumartesiye inat bütün aydınlığıyla içimizi ısıtıyordu. Fenerbahçe, Trabzonspor engelini 2-0 ile geçerken Zokora-Emre kavgası ve ırkçılıkla Süper Final'de ilk defa yüzümüz kızarıyordu. Zokora-Emre arasında tatlıya bağlandığı söylenen bu olay maç sonu Trabzonspor yönetiminin olayı öğrenmesi ve oyuncuya yaptığı baskıyla gün yüzüne çıkıyordu.Ayıp Emre'nin ayıbıydı. Zokora saha içinde başka,saha dışında başka konuşmuştu. Yüzümüz kızardı. Türk futbolunun geldiği son nokta burasıydı, daha ne olabilirdi? En azından biz öyle düşündük.

"Daha ne olabilirdi?" sorumuz ertesi gün İnönü'de sahaya inen taraftarlarla cevabını buluyordu. Zokora'ya yapılan ırkçılığın üzerinden daha bir gün geçmeden Beşiktaş taraftarı Eboue'ye benzer ithamlarda bulunmuş,üstelik saldırmak için sahaya inmişti. En azından artık Türk futbolunun geldiği son nokta burası olmalıydı. 

Oluşturulan suni gerilimin fizik olarak tükenen,mental olarak tükenme noktasına gelen futbolcuları etkilememesini düşünmek aptalca olurdu.

Adı süper olan bu safsatanın ikinci haftasında olayın Trabzon ayağı sakin geçmişti. Trabzonspor bayan ve çocuk taraftarıyla Beşiktaş engelini Halil ile geçerken gözler İstanbul'daydı. Kazanırsa büyük bir avantajı yakalayacak olan Galatasaray'ı, Fenerbahçe akıllı bir oyunla ekarte etmişti. Fatih Çalışkan'ın ölümüyle süper final ilk canını oluyordu. Rantçılar'ın "Kalp dayanmaz!" sloganı gerçeğe dönmüştü.Şimdi bütün hikaye baştan yazılacaktı.Futbolun kirli elli para babaları orgazm purolarını yaktılar.

Süper finalin ilk iki haftasında Fenerbahçe'nin puan farkını 2'ye indirmesiyle ortam iyice geriliyordu. Arena'daki maç sonrası Stoch ve Mehmet Topuz'un yaptıkları ipleri koparıyor,Alex efendiliğiyle yine bütün takdirleri topluyordu.

3.haftaya "satılmış" etiketi damga vurdu. Haftanın "satılmış" apoleti takılan takımları Trabzonspor ve Beşiktaş idi. İnsanlar üç hece sekiz harflik bir kelimeyle saha içinde ve dışında emek verenlerin emeklerini çöpe atmışlardı. Satılmış etiketi hem o takıma hem de o takımı mağlup eden takıma atılmış bir çamurdu. Süper finalin süper taraftarları 3.haftayı bütün takımlara çamur atarak geçirdiler. Kadıköy'de sahaya giren çocuk bazı kişiler tarafından Galatasaraylı olmakla itham ediliyordu. Çünkü onun üstünde Fenerbahçe'ye ait hiçbir şey yoktu. Sanırım hepimiz şizofrenleşmiştik.

3.haftanın "satılmış" takımı Trabzonspor 4.hafta Galatasaray'a çelme takarken diğer "satılmış" takım Beşiktaş, Fenerbahçe'yi deviriyordu. Bu hafta hocaların haftasıydı. Fatih Terim ve Şenol Güneş'in söylemleri bu haftaya damga vuruyordu. Galatasaray maçındaki olaylardan dolayı seyircisiz oynama cezası alan Beşiktaş'ın bayan taraftarlarının maç içindeki 6 dakikalık küfürü ironikti.

5.haftaya girmeden önce Şenol Güneş'in ve Sadri Şener'in söylemleri hali hazırda taraftarlığı holiganizmden ibaret sanan Trabzonspor taraftarını tetikliyordu. Maç öncesi takım otobüsüne yapılan saldırı hala akıllardayken  Zokora-Emre olayları yine yüz kızartıyordu. Kadıköy ayıbının rövanşını Zokora Trabzonda yaptığı faullerle alıyordu. Yönetici ve futbolcular rakibi tartaklarken,otobüs şoförü otobüsten kaçıyordu. 

Ülkeyi tam bir kaosa götüren bu safsatanın şampiyonu aldığı 3 can ile Lig TV olmuştu.

Sanırım artık futbolumuz bitmişti.

Dahası mı?

Yüzümüzde kızaracak yer kalmadı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder